Gülsüman DÖNMEZ

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 9 Nisan 2001

 

Şehit Düştüğü Yer: Küçükarmutlu

 

Doğduğu Tarih: 28 Mayıs 1964

 

Doğduğu Yer: Tokat'ın Turhal İlçesi

 

Mezar Yeri: Cebeci Mezarlığı, İstanbul

 

 

F Tiplerine karşı sürdürülen 2000-2007 ölüm orucunda, TAYAD'lıların dışarıda ölüm orucu yapan ilk grubunda yeralanlardan biriydi. Direnişinin 147. Gününde Küçükarmutlu’da şehit düştü.

 

Gülsüman Dönmez, 28 Mayıs 1964 Tokat Karaoluk Köyünde doğdu. 7 çocuklu bir ailenin 4. çocuğudur. Köyde maddi zorluklardan dolayı 4 yaşındayken Turhal’a taşındılar. Babası amele olarak çalışıyordu. Turhal’a taşındıktan sonra Gülsuman da kardeşleri gibi amelelik yaptı. Maddi nedenlerden dolayı okula gidemedi. 17 yaşında evlendi. 7 yıl sonra oğlu Sinan hayata geldi. 1985’ten sonra İstanbul’a taşındı. Hep çalıştı. Çocuk bakıcılığı, temizlikçilik, hizmetçilik yaptı. 1994’te Küçükarmutlu’ya taşındı.

Devrimcilerle burada tanıştı. 1995’te kardeşi tutuklandı. Hapishaneye gelip gittikçe devrimcileri daha yakından tanıdı ve sevdi. 1997’de Hapishane çıkışında gözaltına alındı. Tutsakları yalnızlaştırmak isteyenler tüm görüşçüler gibi onu da yıldırmak istiyorlardı ve 4,5 ay Sakarya hapishanesinde tutsak kaldı.

Bu günlerinde devrimcileri tanıdı, bu ülkeyi bağımsız ve özgür yapacak olanların ancak bu insanlar olabileceğine inandı.

Tutsaklar için, “onlar özgür bir tutsak” derdi. Hapishaneden çıktıktan sonra mahallede, TAYAD’da devrimcilerin abla, anası oldu. 1994’te Muharrem Karakuş’la tanıştı. Ondan çok etkilendi. Hiç dilinden düşürmezdi. Herşeyi ondan öğrendiğini söylerdi. Muharrem Karakuş’un ölüm yıldönümünde şehit düştü.

1996’da ölüm oruçlarında tanıdığı bir çok insanı şehit verdi. 96’da dışarıdan ölüm orucuna katılmak istedi.

Zulme karşı direnmenin onurunu ve güzelliğini reddeden kocasını da o reddetti ve boşandı.

Polis onu mücadelesinden döndürmek için sayısız kez gözaltına aldı, baskı ve işkence yaptı. O vazgeçmedi. Emekçiydi, emekçilerin kurtuluşunun devrimcilerle olacağına inanmıştı.

TAYAD’ın her eyleminde onu görmek mümkündü. Ulucanlar davalarında, katliam davalarında, yürüyüşlerde her yerde vardı Gülsüman.

Yoksul emekçi Anadolu kadınının tüm özelliklerini, mütevaziliğini, fedakarlığını, direncini, sevgisini, özverisini, emekçiliğini onda görmek mümkündü.

Ölüme yattığı TAYAD’lılarla birlikte bir tarih yazdı. Tutsaklığın dışında ama gönlü tutsaklarla birlikte, “özgür” ama IMF’nin yönettiği ülkede özgür olunamayacağını bilerek 14 Kasım 2000’de ölüme yattı.

Bencilliğin, bir tek gösteriye dahi katılmayıp ahkam kesen dönek solcuların ve reformistlerin ölümlerimize küfrettiği bir ülkede herkese devrimci ahlakı ve dayanışmayı öğretti.

Dünyada bir İLK olma onurunu taşıyarak, TAYAD’lıların ölüm orucunun 147. gününde 9 Nisan 2001 saat 21.30’da yaşamını yitirdi.

 

***

 

Gülsüman Dönmez’in Partiye Yazdığı

mektubu:

 

Büyük ailemize

Dört kişi ile başladık ölüm orucumuza. Ben hem Bayrampaşa hem Ümraniye cezaevine ziyarete gidiyordum, konuşuyorduk dışarıda ölüm orucu olabileceğine dair. Ben hep 'ben gönüllüyüm' diyordum. Arkadaşlar olabilir de olmayabilir de diyorlardı. Ve oldu şu an buradayım. İlk diyologumda Şenay da yanımdaydı. Haberi duyduğumuz zaman çığlıklar atıp birbirimize sarıldık. Bir insanın ölüme giderken bu kadar çok sevineceğini düşünemezdim. Ben çok sevinçliyim bu duyguyu nasıl ifade edebileceğimi bilemiyorum. (...) arkadaş eve gelecekti, uyuyarak zamanı çabuklaştırmayı düşündük. Arkadaşın gelip kesin kararı söylemesiyle birlikte boynuna sarılıp bağırmaya başladık. Çok mutlu oldum, sevincim ve gözyaşım birbirine karıştı. Bizi seçtiler, dışarda ölüm orucuna girmek herkese nasip olmaz. Ben hissediyordum Şenay kazanır da ben kazanmam diye onu kıskanıyordum. Şenay bir rüya görmüş, rüya benim evimde geçiyor, (...) abinin eşi başı bantlı oturuyor. Yastığın üzerinde kırmızı bir bant daha var. (...) abinin eşine soruyor orda kim yatacak diye. O, (...) yatacak diyor. Ben de ben yatacağım diyormuşum. Rüyalarımıza bile girmişti. Ben rüyamda kendi tabutumu görüyorum. Kendi tabutumu kimseye görünmeden evden çıkarıyordum. İşte bu rüyayı gördükten sonra ölüm orucuna seçileceğimi düşündüm. Şu anda çok onurlu ve gururluyum. Partime, yoldaşlarıma ve halkıma layık olacağım.

 

Bu uğurda dışardaki ilk şehit ben olacağım.

 

 GÜLSÜMAN ADA (Dönmez)

 

***

 

Gülsüman Dönmez’in 11 Yaşındaki Oğlu

Sinan’a yazdığı mektubu:

 

“Seni yoldaşlarıma,

halkıma emanet ediyorum”

 

Merhaba Sinan,

Canım oğlum. Seni çok seviyorum. Yeryüzündeki bütün insanları sevdiğim gibi. Sinan’ın sevgisi başkadır benim için . Seni canımdan çok seviyorum. Bunun için Ölüm Orucundayım ya...

Beni yanında istiyorsun canım oğlum. Ben senin yanında olmak istemem mi? Anne olmak sadece sana bakıp senin yanında olmak değildir. Bana kızıyorsun küçüğüm neden yanımda değil de, Ölüm Orucunda diye. Neden burada olduğumu büyüyünce anlayacaksın.

Biz devrimci abilerle, ablalarla iç içe yaşadık her zaman. Muharrem amcanı düşünsene onunla oyunlar oynar, onu çok severdin. “Ben de büyüyünce senin gibi olacağım” derdin Muharrem amcana. O şimdi şehit düştü. Ama sen onu küçükken tanımana rağmen hala unutmadın. Senin sevdiğin kadar ben de seviyorum şehitlerimizi. Hele tanıdıklarımız bizim için daha farklıydı. Birçoğu şehit düştü sevdiklerimizin, birçoğu da tutsak düştü. Latif amcanı, Eyüp abini, Yüksel abini çok seviyordun. Şimdi onlar tutsak. Ve o sevdiklerini hücrelere koymak istiyorlar. Canım yavrum biz de onları hücrelere koydurmamak için Ölüm Orucuna hem içerde hem dışarıda başladık.

Şimdi benden uzaktasın ama yalnız değilsin. Ben seni yoldaşlarıma emanet ediyorum. Yoldaşlarıma... halkıma emanet ediyorum.

(...)

Senin annen güçlü bir anadır. Sana istediğin her şeyi vermeye çalıştım. Bütün çabalarım iyi bir insan olarak yetişmendi. Sana devrimci ol diyemem ama benim gönlüm ister ki, bütün şehitlerimiz gibi Muharrem amcan gibi ve devrimci abilerin, ablaların gibi devrimci ol. Devrimci olmasan da iyi bir insan olmanı isterim.

Ben, şehitlerimize, halkımıza bağlı olduğum için Ölüm Orucu gönüllüsü oldum... Kendi isteğimle bu eylemde yer aldım. Sevincimi nasıl anlatayım bilemiyorum. Ancak bu duyguları Ölüm Orucuna yatanlar bilir.

Ben ölüme gülerek gidiyorum yavrum. Bu ölüm bir gün olacaktı. O zaman da annesiz kalacaktın. Ama yaşamın onurlu bir yanı vardır. Ölürken de bu onuru taşımak gerekiyor. 96 yılını hatırlıyorsun değil mi oğlum? İlginç abini, Berdan abini, Yemo abini hatırlıyorsun değil mi? Onlar da senin için, senin gibi binlerce çocuk iyi yaşasın diye şehit düştüler. Sen 7 yaşındaydın o zamanlar. Onları çok sevdiğin için 15 gün hiç birşey yedirememiştim sana. Sen o yüreğine devrimcilerin sevgisini çoktan kattın.

Bana yazdığın mektuptaki gibi, “anne neden orda olduğunu biliyorum ve seninle gurur duyuyorum” demiştin. Ben şehit düştüğümde yine gurur duyacaksın, duymalısın. Asıl annelik görevini o zaman yerine getireceğim. Seni çok çok seviyorum. Hasretle öpüyorum, canım oğlum. Beni anlayacağını umut ediyorum.

Hoşçakal

Annen Gülsüman Dönmez

 

(Bu mektup, Yaşadığımız Vatan dergisinin 16 Nisan 2001 tarihli, 86. sayısında yayınlanmışır.)

 

***

 

Gülsüman Dönmez’le Yaşadığımız Vatan

dergisinin yaptığı röportaj:

 

“İçerdeki yakınlarımızın talepleri kabul edilmelidir”

 

VATAN: Ölüm orucu eylemi içerde ve dışarda devam ediyor. Siz ölüm orucu direnişcisi olarak şimdiye kadar yaşadıklarınızı bize kısaca anlatır mısınız?

 GÜLSÜMAN DÖNMEZ: Biliyorsunuz ki, biz ölüm orucu eylemimizi kendi derneğimizde yani TAYAD’da yapıyorduk. Polise karşı geldik diye ve Taksim eylemlerini neden göstererek derneğimiz sudan bahanelerle kapatıldı. Biz aileler oradan ayrılarak doktor Cem İşyapan’ın evine geldik. On gün süreyle burada eylemimize devam ettik

Burada ziyaretimize gelen insanlar üzerinde baskı uygulandı. Ziyaretimize gelenlere kimlik kontrolleri yapılmaya başlandı. Biz bu baskıya rağmen on gün Cem İşyapan’ın evinde kaldık. Her ev bir TAYAD oldu bizim için. Evse ev dedik ve Armutlu’da oturan Ölüm Orucu direnişcimiz Şenay Hanoğlu’nun evine geldik. Cezaevlerine yapılan operasyondan sonra kamuoyunun susturulduğunu görüyoruz. Aileler cezaevlerinden haber almaya çalışıyorlar. Armutlu halkı buraya geldiğimizden beri bizi hiç yalnız bırakmıyorlar.

 

VATAN: Avrupa’dan bir çok heyet ziyaretinize geldi. Siz ziyaretler konusunda ne düşünüyorsunuz.

 

 GÜLSÜMAN DÖNMEZ: Gelen heyetler ciddi anlamda birşeyler yapmak istiyorsa sadece bizleri ziyaret etmeleri değil önemli olan Avrupadaki insanlara cezaevinde yaşanan vahşeti anlatmaları. Biz de zaten gelen heyetlere, ziyaretcilerimize yaşanan vahşeti ve gelişen direnişi anlatıyoruz.

 

VATAN: Kardeşiniz şu an Edirne F tipi hapishanesinde. Kardeşinizin görüşüne gitdiğinizde neler gözlemlediniz?

 

 GÜLSÜMAN DÖNMEZ: Yaşanan direnişten dolayı morali çok iyiydi. Kardeşim hapishaneye ilk gittikleri dönemi anlattı. Katliamdan sonraki on günü hiç hatırlamadığını söyledi. Sürekli işkence ve dayaktan dolayı kaldıkları yeri hatırlayamadığını söyledi.

Daha önce babam görüşüne gitmişti. Ve sürekli babama şunu soruyormuş, “bugün günlerden hangi gün, biz neredeyiz, burada sürekli sayım bahanesiyle işkence yapıyorlar” demiş. Ben görüşe gitigimde operasyonda yaşadıklarını anlattı. Cengiz Çalıkoparan şehit düşerken kardeşimin kucağına düşmüş. Daha sonra halay çektiklerini ve o şekilde askerler tarafından tarandıklarını söyledi. Mustafa Yılmaz ve Ali Ateş de kardeşimin yanında şehit düşmüşler. Bunca yaşanalara rağmen direnişin coşkusunu yaşıyor, yani coşkuları ve moralleri yine her zamanki gibi.

 

VATAN: 19 Aralık katliamında şehit düşen Ali Ateş’le bir çok paylaşımınız var. Bize Ali Ateş’i anlatırmısınız.

 

GÜLSÜMAN DÖNMEZ: Ben görüşe gitiğim zaman en çok Ali Ateş’le sohbet ediyordum. Hepsini çok seviyorum ama onun yeri benim için başkadır. Onu anlatacak kelime bulamıyorum gercekten. Çünkü Ali o kadar iyi bir insanki. Yani halkın içinden çıkan bir devrimci. Halkını seven bir insan.

Görüş kabininde onunla sohbet ettiğimizde sorunlarımı, sevinçlerimi sürekli benimle paylaşırdı. Şehit düşmeden önce görüşüne gittiğimde bana gördüğü rüyasını anlatmıştı. Rüyasında 96 ölüm orucu şehitlerinin yanına gittiğini söylüyordu ve sürekli “ilk ben şehit düşmek istiyorum” diyordu.

Yani Ali Ateş zafere kilitlenmişti. Çok paylaşımcı ve sevecen bir insandı. Kabinlerdeki o, sıcak kahkalarını duyardık. O, şehit düşerek arkadaşlarına verdiği sözü yerine getirdi. İnanıyorum ki şimdi çok mutludur.

 

VATAN: Son olarak ne söylemek istersiniz?

 

 GÜLSÜMAN DÖNMEZ: Ölüm orucu eylemimiz devam ediyor. İçerdeki yakınlarımızın talepleri kabul edilmelidir.

 

(Bu röportaj, Yaşadığımız Vatan dergisinin 29 Ocak 2001 tarihli, 75. sayısında yayınlanmışır.)

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...


2000-2007 Büyük Direnişi:


Yoldaşları, yakınları Gülsüman Dönmez’i Anlatıyor:  

Geri